8 Ağustos 2014 Cuma

Yanımızdayken kıymetini bilmediklerimiz...

          Bugün bütün sevdiklerimi kaybetmiş gibiyim. Ankara'ya adım attığımda "Bu şehirde yaşamayı seviyorum galiba." dedim kendi kendime. "Evet, bu şehri seviyor ve özlüyorum." Eve gelene kadar mutluydum. Eve gelip kapıyı açana kadar... Anahtarları çevirdim, eve girdim. Bomboş... Kimse yok. Tanrım! Odaları dolaştım, annem yok, kardeşim yok, ablam yok, Ömrüm yok... Bir an baktığım her şey bana onları hatırlattı. Ömür'ün oyuncakları, ablamın bıraktığı  bir kaç parça eşyası, kardeşimin odası, annemin... Her yerde sesi, kokusu, nefesi olan annemin dokunduğu her şey.. Bir an sanki bir daha hiç olmayacaklarmış gibi geldi. Onlarsız bu şehrin ve bu evin hiçbir anlamının olmadığını anladım. Ben bu şehri değil ailemi özlüyordum, bu evi değil bu evin içinde yaşayanları, onlarla birlikte yaşadıklarımızı seviyordum. Buraya koşarak anneme geliyordum. Onun koruyucu kollarına. Onun huzur veren kollarına. Onun o kocaman yüreğine sığınmaya... Ben ve kardeşlerimin; nereye gidersek gidelim, kiminle olursak olalım her zaman buraya ait olduğumuzu biliyorum artık. Biz buraya, birbirimize ve annemize aidiz.

          Bugün bu kahrolası dünyada kimsesiz olmanın ne denli yakıcı olduğunu fark ettim. Yaşamımıza anlam katan tek şeyin ailemiz olduğunu... Bu anlamsız hayata onların varlığının anlam kattığını... Bu hayata onlar sayesinde hâlâ tahammül edebildiğimi...

         

PİRİNÇ

      İçeri girdiğimde soba yanıyordu usul usul. Loş odanın ölgün aydınlığında, fırlayarak, her tarafı yakıp kül etmek için çıldıran azgın, ...